24 Ocak 2009 Cumartesi

Son Kürt Devleti: Mahabad Kürt Cumhuriyeti

Mizgîn/Sayı 6 - Tarih boyunca kendi topraklarında özgür yaşayan fakat daha sonraları sömürgeci güçler ve onların işbirlikçileri eliyle toprakları gasp edilen Kürt halkı, yüzyıllar boyu kıyam edip ölmeyi, esaret altındaki onursuz yaşama tercih etmiştir. Kendi topraklarında kendi özgür ülkesi için yapılan her kıyam başka kıyamların muştusu olmuştur. İşte Mehabad Kürt Cumhuriyeti de bu haklı istemin bir sonucu olarak tarihe adını yazdırmıştır.


İran Şahlığı, ırkçı ve laik esaslar dahilinde, Kürdistanın diğer parçalarındaki yönetimlerle el ele vererek İslam ve Kürt karşıtı politikalarını uygulamaya geçirip, Kürtlerin tüm haklı istemlerini kanla bastırdı.

1930'lu yıllardaki İsmail Simko ayaklanması, Türk, Arap, Fars ve İngiliz ortaklığında tuzaklarla imha edilerek, suskunluk ve imha Kürdistan'da devam ettirildi. İran Şahı Rıza Pehlevi, yirmi yıl boyunca Kürtlere düşmanca davranıp, kendisine boyun eğmekten başka seçenek sunmadı. Kürt coğrafyasını hakimiyetine almak için, Kürtlerin, tarihini, ekonomisini, siyasal, sosyal ve kültürel mirasını yok etmek için her türlü yolu denedi. Kürtlerin gücünü ilk ve son kez kırmak ve enerjilerini yok etmek için, tüm gücüyle Kürtlerle mücadele etti. Her türlü insanî direnişi vahşice ezen İran Şahlığı, direniş gösterenleri, ya idam ettirdi ya zehirledi ya da sürgüne gönderdi.

II. PAYLAŞIM SAVAŞI VE İRAN KÜRDİSTAN’I
1941 yılında İngiliz ve Rus askeri birliklerinin İran'a girişleri ile Rıza Şah, rejimiyle birlikte tasfiye edildi. Böylece merkezi İran yönetiminin bir çok yerinde ve Kürdistan'da, İran'ın denetimi fiilen kalktı.
İran Kürdistan’ı üç bölgeye ayrılmıştı: Urmiye yakınlarına kadar uzanan bölge Sovyet hakimiyeti, Hanekin-Kirmanşah yolunun kuzeyi İngiliz hakimiyeti ve bu iki bölge arasında kalan tarafsız, yani yerel Kürt güçlerinin hakimiyeti ile neticelenmişti.

Merkezi İran yönetiminin savaş döneminde Kürdistan'dan çekilişi ile Kürt siyasi hareketleri doruk noktasına ulaştı. Zira yıllarca mahrum edildikleri bir çok şeye sahip olmaya başlamışlardı. Diğer taraftan Şah döneminde sürgüne gönderilmiş bir çok Kürt aşiretinin geri dönmeleri, Kürdistan'ı özgürlüğe götüren yolda hareketliliğe hız kazandırdı.

BATI’NIN KÜRT POLİTİKASI
Emperyalist Batı'nın II. Paylaşım Savaşı sırasındaki Kürt politikası savaş sonrası da değişmeden devam etti. Irak, Türkiye ve İran gibi devletlerin kuruluşu ve dizaynında Batı'nın üstlendiği sorumluluk II Paylaşım Savaşı sırasında da sürdü. Zira sözü edilen devletlerin Almanların safında yer almamaları için, bu devletlerin çıkarlarına aykırı hareket etmemeye dikkat ediyorlardı. İngiltere ve SSCB, özellikle TC'nin savaş döneminde Almanlarla hiçbir şekilde işbirliği yapmaması için, TC'nin içte ve dışta hassas olduğu, Kürtlerin geleceği sorununda, eski statüyü devam ettirme sözünü verirler. Böylece Batı ve SSCB, Kürtlerin hak ve isteklerine karşı mesafeli durmayı, kendi çıkarlarının bir gereği olarak görürler.

Almanların Kafkasya'dan ve Moskova'dan yenilgi ile ayrılması ile Alman tehlikesini aşan ve müttefiklerin zafer kazanma ihtimalini yakın gören SSCB, kapitalist Batı ve yeni güç ABD karşısında siyasi ve ekonomik alternatif olmak veya en azından İran'daki çıkarlarını korumak için ordusunun bir bölümünü Kuzey-Batı Azerbaycan bölgesinde tutmaya devam eder.

KOMALA’NIN DOĞUŞU
1942 (veya 16 Ağustos 1943) yılı başlarında Mahabad'lı zanaatçı Zabihî'nin girişimi ile "Komala Jiwavewey Kûrdistan" (Kürdistan'ın Dirilişi) adlı hareket kuruldu.
Hareketin programında mevcut İran yönetimi bünyesinde "Özerk Kürdistan" ile başlanıp, zamanla diğer bölgelerdeki Kürdistan parçalarının birleşimi ile "Birleşik Kürdistan" projesi çizilmişti.
Komala'nın kurucuları, daha çok tüccar ve memurlardan oluşuyordu. Hareket, üye sayısını gizliliğini korumak için yüzün altında tuttu. Komala, sadece İran bölgesinde değil; Kürdistan'ın diğer parçalarında da çalışmalarını yürüterek Musul, Kerkük, Hewlêr, Süleymaniye, Rewanduz ve Şaqlawa'da şubeler açtı. 1944 yılına girildiğinde bu hareket, İran Kürtleri arasında, kitleleri barındıran bir büyüklüğe ulaşır. Öyle ki "Niştiman" adlı gazetesi ile kitleleri yönlendirmeye başladı.

II. Paylaşım Savaşı bitimine yakın iki kutuplu sistemin ortaya çıkışı ile Komala önderleri yeni bir açılım yapılması gereği üzerinde tartışır. Bir taraftan esaret altındaki halklara özgürlük vadeden SSCB, diğer tarafta ise yeni süper güç olan ABD'nin dünya siyasetine girmesi… Dönemin siyasi konjöktürünü lehine çevirmek isteyen Komala, yeni çalışma yöntemlerinin benimsenmesini kararlaştırdı.
Komala, merkezi İran yönetimin fiilen kalkmasından güç alarak Nisan 1945 yılında Mahabad'da yapılan bir törenle gizliliğine son verdi.

Qazî Muhammed'in Liderliği
Nisan 1945 yılında resmi çalışmasını ilan ettiği günde, Mehabad Bölgesinin en saygın kişilerinden biri olan Qazî (Kadı) Muhammed, Komala üyeliğine kabul edilir.
Qazî Muhammed, Debokrî aşiretinin nüfuzlu bir ailesinden gelmekteydi. Kadı Ailesi, Mahabad ve çevresinin en dindar ve ilim sahibi ailesi oldukları kadar Kürdistan'ın kritik zamanlarında gösterdikleri cesaret ve fedakarlık ile de meşhurlardı. Qazî Muhammed Arapça, Farsça, Türkçe, İngilizce ve Rusça'yı bilip, toplumsal ve ekonomik konularda çağın gerçekliğine uygun fikirlere sahipti. Qazî Muhammed, babasının vefatından sonra 1930'lu yıllarda Mehabad Bölgesinin Qazîlik (şer'i işlere bakan hakim-Kadı) makamına geçmişti. Kısa sürede taşıdığı üstün nitelikleriyle Qazî Muhammed, Komala'ya tamamen hakim oldu.

Savaş döneminde Kürdistan Bölgesindeki otoritenin İran'dan çıkışı ve önemli bir kısmının Kürt liderlerinin otoritesinde bulunması, olası bazı gelişmeleri de beraberinde getiriyordu. Savaşın bitimi ve yeni bir dünya düzeninin oluşturulmaya başlanması ile Qazî Muhammed, mevcut gelişmeleri Kürterin lehine çevirmek ve Kürtlerin geleceğini özgürlük yolunda tesis etmek için bazı çıkışları yapmak zorundaydı. Bunun bir yolu da artık işlevini tamamlamış olan Komala Jiwanewey Kürdistan'ı feshetmek idi. Böyle bir açılımı devlete gidecek yolda uygun gören Qazî Muhammed, Kürdistan Demokrat Partisi'nin kuruluşunu ilan etti.
Aralık 1945 yılında 'tarafsız' (yerel Kürd idaresinde olan) bölgenin tüm kesimlerinin dahil edildiği parti kurultayı şu aşağıdaki kararlar alındı.

a-İran'daki Kürt halkı, yerel yönetim serbestliğine sahip olmalı, kendi kendini yönetmeli, İran sınırları içinde özerkliğe sahip olmalı.
b-Kürtçe, bölgede resmi dil olup, idarî işlerde ve eğitim-öğretimde kullanılmalı.
c-Tüm devlet yetkilileri Kürt kökenli olmalı.
d-Kürdistan'da ayrı bir anayasa kabul edilmeli ve herkesin geleceği garanti altına alınmalı.
e-Kürdistan'ın çok sayıdaki doğal kaynakları, Kürdistan bölgesinin tarım, ticaret, sağlık, eğitim-öğretim gibi alanlarında, Kürt halkının maddi ve manevi refahını sağlamak için kullanılmalı.
f-Azeri ve diğer halklarla (Ermeni, Asuri…) dayanışma ve birliktelik gösterilmeli.

CUMHURİYET’İN KURULUŞU
Cumhuriyet, 24 Ocak 1946'da (veya 15 Aralık 1945'te) Mahabad'ın Çıwarçıra Meydanında aşiret reisleri, KDP yetkilileri ve Mela Mustafa Barzanî'nin de katıldığı geniş bir kitlesel törenle ilan edildi. On üç üyeli bir milli meclis kurulup, Qazî Muhammed Cumhurbaşkanı seçildi. Bakanlar kurulu şöyle şekillenmişti: Başbakan ve Bakanlar Kurulu Başkanı-Şeyh Haci Baba; Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Savaş Bakanı- Seyfi Qazî; Eğitim Bakanı-Menaf Kerimi; Sağlık Bakanı- S. Muhammed Eyyuban; Dış işleri Bakanı- A. İlhanizade; Ulaştırma Bakanı- İsmail İlhanizade; Ekonomi Bakanı- Mirza Ahmet İlahi; Tarım Bakanı- Mahmud Walizade; Ticaret Bakanı- H. Mustafa Dawudi; İç işleri Bakanı- Mirza Gani Husrevi; Adalet Bakanı- M. Huseyin Mecdi; Çalışma Bakanı- Halil Husrevi; Haberleşme Bakanı- Kerim Ahmediyan. Mela Mustafa Barzani'ye general rütbesi verilerek sivil yönetime dahil edilmedi.

Cumhuriyet, Mart 1946'da, resmen dünya kamuoyuna duyuruldu. Mahabad Kürd Cumhuriyeti sınırlarına, Mahabad(başkent), Uşnu, Miandoap, Serdest, Bane, Saqiz, Senendec şehirleri dahil edildi.

CUMHURİYET’İN FAALİYETLERİ VE PROGRAMI
Mahabad Kürd Cumhuriyeti'nin resmen ilan edildiği gün, Qazî Muhammed, bir kız lisesinin açılacağını bildirdi. Resmi dil Kürtçe ilan edildi. Genel ve özel ilköğretimi tesis eden yasalar çıkarıldı. İlkokullar için Kürtçe ders kitapları basıldı. Mahabad rejiminin resmi yayın organları olarak, günlük gazete ve aylık dergi yayınlanmaya başlandı. Her ikisinin adı "Kürdistan" idi. Hawar, Hilale, Agir, Gelawêj, Nıştiman dergileri yayınlandı. Hilale, kadın dergisi idi. Milli marş olarak "Ey Raqîp" seçildi. Matbaa ve kağıt ithal edilerek matbu evraklar ve gazeteler bununla basıldı.

Hükümet 20.000 toman(4400 dolar) kredi alır ve bunu borcunu da şeker fabrikasının gelirinden kapatır. Vergiler ve aidatlar oldukça düzenli toplanır. (Herkes vergi ve aidatlarını zamanında vermek için adeta birbirleri ile yarışıyorlardı) Az sayıdaki zengin aileler, Cumhuriyet'e bağış yapmakla yükümlü kılınırlar. Alınan radyo istasyonu ile saat 16.00'dan 22.00'ye kadar yayınlar yapılır. Halkın sorunlarını ve şikayetlerini dinleyip çözüme kavuşturacak niteliklere sahip 'Yüksek Konsey' oluşturulur. 60 öğrenci eğitim için yurt dışına gönderilir. Fakir ailelerin çocuklarına eğitim, ders kitapları, yiyecek ve giyecek yardımı yapılır. Edebiyat alanındaki şahsiyetler desteklenerek, Kürt dilini zenginleştirme çabası güdülür.

Politik İlişkiler
Mahabad Kürt Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra, çok sayıda Kürt yönetici ve önderi, İran Yönetimine bir muhtıra vererek "Kürdistan yüksek Konseyi" oluşturulmasını isterler. "Kürt halkının geleceğinin sadece kendilerini değil; İran'daki tüm Kürtleri ilgilendirdiğini" ifade ederler.

O dönemlerde, Kürt Cumhuriyeti ile Azeri Cumhuriyeti arasında süregelen bazı sorunlar vardı. Azerilerin özerklikleri, SSCB ve İran tarafından resmen tanınmıştı ama Kürtlerin resmi bir statüleri hala mevcut değildi. Azeri yöneticileri, SSCB politikalarını Mehabad'a dayatmayı, sınır ihtilaflarını Kürtler aleyhine düzenletmeyi ve özellikle Mahabad'daki Cumhuriyet yönetimini kendi sınırlarına dahil edip yarı-özerk konumuna getirmeyi her platformda dile getiriyordu. Bunu her halukarda reddeden Qazî Muhammed, diplomatik yollar ile bu olumsuzluğu kendi lehine veya en azından zararsız hale getirmek için 3 Mayıs 1946 yılında Tebriz'de Azerilerle bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşmaya göre:

a- Karşılıklı konsolosluklar açılacak.
b- İki hükümet arasında 'Birleşik Ekonomik Konsey' oluşturulacak.
c- Gerekli durumlarda askeri yardımlaşmalar yapılacak.
d- Her taraf kendi bölgelerinde diğer halkın eğitim işlerini düzenleyecek.
e- Dostluğu bozacak kim olursa olsun, iki ülke, bunları cezalandıracak.
Azerilerin yönetiminde bulunan Xoy, Urmiye, Şahpur gibi şehirlerdeki Kürt halkı, kitle gösterilerinde Mahabad yönetimine katılma isteklerine karşı, Azeri güçlerinin fiziki saldırıları ile karşılaşıyordu. Qazî Muhammed, bizzat buralara gidip Kürtleri yatıştırmaya ve fiziki saldırıları durdurmaya çalışıyordu.

CUMHURİYET’İN YIKILIŞI
Azerbaycan ve Kürdistan otonom yönetimlerini adalet ve meşruiyet ölçülerinde tanımak istemeyen, bir an önce buraları İran merkezi otoritesine bağlatmak isteyen ama buna tek başına gücü yetmeyen İran yönetimi, sorunun çözümünü ABD, İngiltere ve SSCB kanalıyla sağlamak istiyordu. Bu çözüm, bu iki Cumhuriyetin ortadan kaldırılması, tüm kurum ve liderlerinin yok edilmesi esasına dayanıyordu.
Doğal olarak güçlü ve memnun İran yönetimini isteyen bu devletler 'sorunun çözümü İran lehine olmalıdır' anlayışını harekete geçirdiler. ABD ve İngiltere tarafından İran'a sağlanan diplomatik imkanlarla; İran, BM'ye başvurarak İran topraklarında konuşlandırılmış olan Sovyet askerlerinin çekilmesini talep etti. Akabinde de SSCB yönetimine ' eğer çekilmeyi kabul ederseniz İran petrollerinden siz de payınızı alacaksınız' şeklinde öneri götürdü.

Kendi çıkarlarını, dayandığı 'halkların özgürlüğü' ideolojisi karşısında daha üstün gören SSCB, kısa bir süre sonra kendi tahakkümü altında bulunan ve otoritesine tamamıyla bağlı olan Azeri yönetimine ültimatom göndererek, kayıtsız-şartsız teslim olmasını emretti. 16 Kasım 1946'da Azeri yönetimi kayıtsız ve şartsız İran yönetimine bağlandığını ilan etti ve İran Ordusunu ülkesine davet etti.

Azerbaycan Özerk Yönetimi, Mahabad Kürd Cumhuriyeti için İran'a karşı bir tampon görevini görüyordu. Azeri yönetiminin teslimiyeti ve yıkılışı, İran askeri birliklerinin Mahabad'a girişini kolaylaştıran etken olmuştu. Azerbaycan yönetiminin Kasım ayındaki teslimiyeti ile İran Ordusu, yönünü Mahabad'a çevirmişti.
Qazî Muhammed, İran ordusunun girişini önlemek veya en azından ani değişimleri yakalamaya yönelik zaman kazanmak için, hukuk çerçevesinde, İran yönetimi ile görüşme yollarını aramaya başlamıştı. Ama "esaretten başka bir alternatif sunulmaması" nedeniyle görüşmeler sonuçsuz kaldı. İran yönetimi, Cumhuriyeti yıkmak ve cezalandırmaktan başka bir çözüm getirmeyecekti.

Bu gelişmeler karşısında Qazî Muhammed, 5 Aralık 1946'da savaş konseyini toplayarak ne yapılabileceği üzerinde tartıştı. Tartışmalardan sonra Abbas Ağa Camii'ne giden Sadri Qazî, "Birlik içinde hareket edecek Kürd ordusu ve aşiret kuvvetleri karşısında İran ordusunun karşı koyamayacak kadar aciz olduğunu" bildirdi. Direnişe geçmek ortak karar idi. Ne var ki daha sonra Tebriz'in düşüşü ve ABD-İngiltere'nin dolaylı tehditleri karşısında direniş vaktinin geçtiğini bildiren bir çok itiraz ve çekince ortaya çıkarak, umutsuzluk havası hakim kılındı. Bazı aşiretlerinin saf değiştirmeleri ve zor zamanlarda tehlikenin göze alınmayışı ile Cumhuriyet adeta savunmasız kalmıştı. Öbür yanda Barzaniler, bazı aşiretler ve Milli Ordu ise gerilla taktiklerine başvurarak İran ordusunu, psikolojik yılgınlığa düşürmeye yönelik savunmalar başladı.
On bir aylık Cumhuriyet ve Qazî Muhammed'in iki yıllık görevi boyunca, tek bir ağır silahın bile (defalarca satın alınmak istenmesine rağmen) Kürt yönetimine satılmayışı, ağır silahlar ve zırhlı birliklerle Mahabad'a giren İran ordusunun işini kolaylaştırmıştı. Qazî Muhammed, yaşanan trajedi karşısında başka bir trajedinin yaşanmaması, yani Kürt halkının soykırıma tabi tutulmaması için bazı koşullar öne sürerek teslim olmak zorunda kaldı. Bu koşullar;
-Barzaniler bölgeden çıkmadan Mehabad'a girilmeyecek, bölgede katliam yapılmayacak.
-İşbirlikçi aşiretler Mehabad'ı işgal etmeyecek.

17 Aralık 1946 yılında İran ordusu Mahabad'a girdi. Mehabad düştü. Cumhuriyet yönetiminde görev almış ve onu desteklemiş bir çok kişi tutuklandı.

QAZİ MUHAMMED’İN VASİYETİ VE MAHKEME TUTANAKLARI
Mehabad Kürt Cumhuriyeti'nin yıkılışı ile Cumhuriyet'in yöneticileri İran hükümeti tarafından yargılanmaya başlanır. Bu yargılananlar arasında iki kişi vardır ki, bunlar İran Kürdistanın da değerli hizmetler yapmış olan Qazî Muhammed ve Seyfi Qazî'dir.

Mahkeme heyeti Qazî Muhammed'e bir çok aslı-astarı olmayan suçlamalar yöneltir. O, yalnız aşağıdaki üç suçlamayı, büyük bir iftiharla kabul eder:

1- Bakû'yü ziyaret etmek.
2- Mela Mustafa Barzani'nin Mahabad'a gelişini kabul eder. Şöyle der: "Mela Mustafa Barzani, Kürdistan'a gelen bir yabancı değildi ve değildir. Hiç kimse onu getirmemiştir. Kürdistan her Kürdün evidir, şartlar öyle gerektirmiş ve o da evinin bir bölümünden diğer bir bölümüne geçmiştir.
3- Bayrağın varlığını kabul eder, ama hakimin bayrağını değil… Şöyle der: "Birincisi bizim bayrağın üzerinde orak-çekiç yoktur. İkincisi bu davranışın senin ahmaklığını ve şuursuzluğunu gösterir. Çok iyi bilin ki hakaret etmek için hiçbir zaman eliniz Kürdistan bayrağına yetişmeyecektir. Bir gün gelecek o bayrak, şu anda yargılandığım mahkeme binasının üstüne dikilecek ve dalgalanacaktır."

Mahkeme başkanı Qazî Muhammed'e karşı sert üslup kullanır ve hakaret etmeye başlar. Kızgınlığından Qazî Muhammed'e karşı 'Kürtler köpek sıfatındandır' der. Bunu üzerine Qazî Muhammed ayağa kalkarak, şu cevabı verir:
"Köpek, şerefsiz, utanmaz ve namussuz sizsiniz ki halka ve yasalara karşı hiçbir sınır tanımıyorsunuz. Namussuz! Sonuç olarak sen, senden önceki namussuzun verdiği kararı infaz edebilirsin. Ondan fazla elinden hiçbir şey gelmez. Ben suçsuz olduğuma inanıyorum ve çoktan beri bu yolda ölmeye hazırım. Milletimin özgürlüğü için ölüyorum ve şerefli ölümden de onur duyuyorum. Bunu kendim için Allah'ın bir rahmeti olarak görüyorum."

Sonra hakim, Savaş Bakanı Seyfi Qazî'ye yönelik bazı tehditler etmeye başlayınca, o şöyle haykırır:
"Artık biz yaşamdan da maldan da vazgeçmişiz. Eğer sen beni bir iğne ucu kadar cesaretlenip rencide etmek istersen (elini yumruk yapıp Albay'a göstererek) bu yumrukla dişlerini ve başını kırarım, sonuç olarak bizim de beklediğimiz ölümün ötesinde bir şey yok."

Yapılan göstermelik mahkemeden sonra, idam kararı yüzlerine okunmaksızın, Cumhuriyet'in ilan edildiği Çıwarçıra Meydanı'na getirildiler. İdam kararı açıklandıktan sonra, Qazî Muhammed, kağıt ve kalem alarak son vasiyetini yazdı. Vasiyetinde şunlar yazılıydı:

"Büyük ve şefkatli Allah'ın Adıyla,
Kürt milletine ve değerli kardeşlerime!Hakları gasp edilen kardeşlerim! Zulme maruz kalan milletim! Ben yaşamının son anlarında sizlere birkaç öğütte bulunmak istiyorum: Allah'ın hatırı için artık birbirinize düşmanlık yapmayınız, birbirinizi koruyun, birbirinize yardımcı olun. Zulme ve zorba düşmana karşı koyun, kendinizi düşmana satmayın. Düşman kendi işini size gördürünceye kadar size katlanır, fakat şunu biliniz ki hiçbir zaman size acımaz ve güvenmez...

Kürt Milleti! Yeryüzünde diğer milletlerden hiçbir şeyiniz eksik değildir; belki yiğitlikte, beceride ve gayret göstermede kurtulmuş olan diğer bir çok milletten de ilerdesiniz. Zorba düşmanların ellerinden kurtulan milletler de sizin gibidir; fakat kendi birliğini oluşturanlar kurtuldular.
Siz de yer yüzünde diğer milletler gibi artık esaret altında kalmayın. Ancak birlik ile, kıskanmadan, kendini düşmana satmadan ve tahammülle milletimiz kurtulabilir.
Kardeşlerim! Kürt düşmanları hangi renkten ve hangi ulustan olurlarsa olsunlar her zaman düşmandır, acımasızdır, vicdansızdır, kendi elinizle sizi öldürecektir. Onursuzlaştırıp yalan ve hilekarlıkla sizi kandırıp birbirinize düşürecektir...

Ben sizin küçük bir kardeşiniz olarak, Allah yolunda ve Allah hatırı için size diyorum; birlik olun ve hiçbir zaman birbirinizi yalnız bırakmayın. Çok iyi bilin ki eğer Acemler size bal verirse biliniz ki içine zehir katmıştır. Sözüne, yeminine ve yalanına kanmayınız... Umud ederim ki bizim ölümümüzden ders ve ibret alırsınız.

Kürt milletine sadık olanlar! Size diğer bir vasiyetim şudur ki, Kürt Milletinin bağımsızlığı için ne yapıyorsanız Yüce Allah'tan dileyin ki size yardımcı olsun. Ben çok iyi inanıyorum ki Yüce Allah size yardımcı olacaktır ve başarılı olacaksınız. Sen niye başarmadın? diye sorabilirsiniz. Size vereceğim cevapta diyorum: O Yüce Allah'ın adına ben başardım, kendi halkının kurtuluşu yolunda başını, canını ve malını kurban etmekten daha büyük bir başarı var mıdır? İnanın ki eğer ölüm, Allah ve O'nun peygamberi yolunda ulusum ve halkım içinse ve yüz akıyla ölüyorsam, bu ölüm benim için bir başarıdır…

Sizden biri büyük bir sorumluluk üstlendiği ve büyük bir yükü omuzlayıp götürdüğü zaman, o işi bildiğini ve göreve karşı büyük bir sorumluluk altına girdiğini bilerek, tahammülsüz olmasın. Çok iyi bil ki senin Kürt kardeşin, kindar ve kötü kalpli düşmandan daha iyidir.
* Allah'a ve peygamberine inanın ve Allah'tan gelen her şeye güvenin ve mümkün olduğunca dini görevlerinizi(ibadetlerini
zi) yerine getirin.
* Birlik ve beraberliği savunun, kötü işler yapmayın, özellikle sorumluluk ve hizmette birbirinizi kıskanmayın.
* Düşmanın tuzaklarına daha az düşmek için okuyun, bilginizi ve bilimsel yanınızı geliştirin.
* Acemlerin sözüne güvenmeyim; zira onlar dininizin ve halkınızın düşmanıdırlar.
* Bu dünyada birkaç günlük değersiz yaşam için kendinizi düşmanınıza satmayın.
* Esaretten kurtulana kadar mücadeleden ve çalışmadan vazgeçmeyiniz. Dünya malı hiçbir şeydir. Eğer devletiniz olursa, özgür olursanız, o zaman her şeye; mal, vatan, toprak, namus ve mülke sahip olursunuz.
* Birbirinize karşı zulüm ve zorbalık yapmayın. Çünkü Allah zalimlari çok çabuk ortadan kaldırır. Bu Allah'ın sözüdür. "Zalimler yenilecektir, Allah on(lar)dan zulmüne karşılık intikamını alacaktır."
İşte ben Allah'ın rızasıyla almış olduğum sorumluktan dolayı size bu nasihatleri yaptım. Umud ederim ki nasihatlerimi dinlersiniz ve bunlar size ibret olur. Yüce Allah'tan umud ederim ki düşmanlarınızı yenersiniz."

İslam hukukunda idam tasvip edilmediği için "kurşunlayarak beni öldürün" talebinde bulunduysa da bu isteği kabul edilmedi.
İdamından önce namaz kılma ve diğer ibadetlerini yapmak için izin isteği kabul edildi. İki rekat namaz kıldıktan sonra, darağacının önüne gitmeden evvel kıbleye doğru baktı ve iki elini havaya kaldırarak yüksek bir sesle dua etmeye başladı:

"Allah'ım! Şahitsin ki senin yolunda elimden gelen her şeyi yapmışım. Allah'ım! Kendin de şahitsin ki bu millete hizmet etmekle hiçbir şey esirgemedim ve endişem olmadı Allah'ım! Bu dünyada ve kıyamette mazlumların intikamını zalimlerden al, benim bildiğim kadarıyla bu hep böyledir. Her şeyden haberdar olan Allah'ım! Bütün mazlumları ve Kürt milletini de zalimlerin boyunduruğundan kurtar." (AMİN)

Qazî Muhammed, Seyfi Qazî ve Sadri Qazî, yapılan mahkemelerden sonra 31 Mart 1947 tarihinde, Cumhuriyet'in ilan edildiği Çıwarçıra meydanında idam edilerek, ebedi saadete uğurlandılar.

Kaynaklar:
1- William Eaglaton, Mahabad Kürd Cumhuriyeti, ÇV. M.Emin Bozarslan, Koral Yay., 1990
2- Yeni ve Yakın Çağda Kürd Siyaset Tarihi, Pêri Yay., 1998
3- Kürd Milliyetçiliğin Kökenleri, Wadie Jwaideh, İletişim Yay., 1999
4- Kürdistan Tarihi, Avesta Yay., 2001
5- 'WAR' Araştırma- İnceleme Dergisi, Sayı-12, 200

1 yorum: