6 Şubat 2009 Cuma

Dersim'in dönekleri

Evrensel gözle dünyayı algılayan biri, böylesi Dersimlileri anlamakta zorlanır. Neden mi diyeceksiniz? Çünkü bu tür Dersimli; gazete okumuşsa, kendisini filozof görür. Onun yanlışı mutlaka doğrudur, onda ısrarlı olur. Kulaktan duyduğunu, ya da kulağına üflenen söyleme sonuna kadar sarılır. Sömürgeci devletin verdiği çarpık bilinçle hareket eder, pragmatist olur, köşe dönmeyi düşünür. Sıkıntıda araziye uyar. Ama yine de kendisi olmazsa Dersim olmaz, megalo iddiasında bulunur. Cebinde biraz para olunca, yalanla pupa yelken gemi yürütür. Dersim için maddi manevi metelik katkısı yoktur, ya da sadaka verir kadardır, yine de Dersim’in hamisi geçinir. Liste uzundur.

Peki Dersim’de ne olmuştu? 70’li yıllardan başlayalım. Dersim’e Türk solu hücum etmişti. Aydın, İzmir, Bolu’da örgütlenmeyen Türk solu, ille Dersim diyordu. Bunun bir sebebi olmalıydı. Ne sosyalizm, ne demokrasi, ne insanlıktan nasibini almış, acayip geri ve soldan başka herşey olan bu sözde siyasetler, mantar biter gibi ortaya çıkarken, insanımızı Marx, Lenin, Mao yaptılar, ama Kürt olmayı yasak gördüler. Tam da devletin istediği bir duruştu bu. Onun için teşvik gördüler. Onlara göre Kürt olmak, sosyalizm ve demokrasiye terstir. Bu suretle toplumu değerlerinden boşalttılar.

Sonra 1980 faşist darbesi Kürtleri tırpanlarken, bizim bu “kahraman solcular“ fare gibi bir deliğe girip araziye uydular. Burada hemen bir parantez açıp, gerçek ve namuslu, ser verip sır vermeyen yiğit solcuları dışarda tuttuğumu arz edeyim. Kürt mücadelesi yükselirken, bunlar diasporada yine gizli eller tarafından iş başına getirildi. Konsoloslukların has adamı bunlardı. Ancak eski sol düşünce revize edilmiş, bahsedilen Dersimlilerimiz, MİT’in has ajanı Ebubekir Pamukçu’nun müridi olmuş, Dersimliler Kürt değil, Zaza’dır denmeye başlamıştı. “Zazacılık, Zaza ulusu, Zazaca“ gibi kavramlar bu dönemde dillendirildi. Bu Mao, Stalin, Pol Pot yandaşı üç dünya teorisyeni Dersimliler sonra Alevilik yapmaya, biz Kürt değil Aleviyiz, hatta “Özbeöz Türk biziz“ demeye başladılar. Kürtler düşman görüldü. Cemlerini; cemi yasaklayan Kemal Atatürk’ün posteri altında ve Türk bayrağı gölgesinde yaptılar, yapıyorlar. Kürt sembolleri, Kürt bayrağından cin çarpmış gibi korkuyor bunlar.

Gel zaman git zaman, Zazacılık tutmadı. Tutamazdı, çünkü dışardan sahte sol ve MİT Ajanı tarafından halkımıza dayatılan devlet güdümlü bölmeydi. Sol da bitmişti. Alevilik; Türklük ve Kemalizm ile özdeşleştirilmiş, artık dün savundukları kalmamış, boşlukta duran bu umutsuz ve inançsız Dersimliler, evir çevir devletin okkus pokusuna uygun, “kart-kurt“ teorisine taş çıkartan tarzda, bu kez de Dersim’e “Desim“, konuşulan Kırmanci’ye de; “Dersimce“ demezler mi? Bunları görünce Seyid Rıza’nın meşhur sözleri: “Ben senin yalan ve hilelerinle baş edemedim; bu bana dert oldu“ aklıma geliyor. Bu ne oyun, bu ne kıvraklık? Kürt olmamak için her çamura yatmak, daha doğrusu Türk devletine hizmet yarışına girmek; işte bunlar Dersim’in Rayverleri, ihbarcıları, günümüzün Ergenekoncularıdır.

Türk devleti, Kürt halkını kollektif kimliğiyle tanımıyor. Kürtler, doğuştan gelen hak olan anadilini devlet okullarında öğrenemiyor. Kürt kimliği, kültürü, tarihi üzerinde devletin anayasal yasakları duruyor. Peki bu devlet düne kadar, hatta bugün bile halk olarak tanımadığı Kürde neden TRT6 verdi? Türk Genelkurmayı ile Fetullahçı AKP, Kürt halkının mücadelesini kollektiflikten bireyselliğe ve televole kültürüne indirgemek, Kürt toplumunu bölmek, koruculuğu kırsal kesimden metropollere getirmek Kürt mücadelesini tasfiye için açtılar. Kürdün varlığını kabul etmeyen sistem, bu Tv üzerinden Kürtleri sisteme entegre etmeyi düşünüyor. Bir yandan Kürtçe yayın yapan devlet, diğer yandan Kürtçe’yi “Anlaşılmayan bir dil“ olarak meclis tutanaklarına geçiriyor. Aklı olan sorgular. Eğer devlet gerçekten Kürtlerle barışı düşünüyorsa, önce anayasasındaki Kürtçe üzerindeki yasakları kaldırır, Kürt halkının kimliğini tanır ve savaşı sonlandırırdı.

Ancak bakıyoruz ki, hiç hakkı olmadığı halde DERSİM adını kullanan bu Raywerler: “Dersimce“ yayın yapmak için ‘TRT 7 açılsın’ dilekçesini vermişler. İstiklal Marşı ile açılan TRT 7 de “Dersimce diliyle Dersim ulusuna yayın yapacaklar. Hazret Ebubekir’in ardılları “Dersimce“den sonra ne bulacak, merak ediyorum.

Dersim’de “Dersimce“, Palu’da Paluca; Siverek’te Siverekçe dil ve uluslar çıkarmak bunlar için zor olmasa gerek. Aşiretten halka geçemedik, şimdi birden hem de her köyde bir ulus yarattılar. Bu döneklere halkımız elbette gereken cevabı verir.

***

29 Mart seçimlerinde her yurtsever Kürt gibi benim de oyum DTP’yedir. Dersim halkımızın mücadelesi sonucu kazanılan Belediye, sahte Türk solcularına bırakılamaz. Devlet burada muhtemelen gücünü CHP’ye verecektir. Seyid Rıza’nın onurlu torunları DTP adaylarına her türlü desteği vermelidir. DTP, halkımızın partisidir. DTP, onurdur, onuruna sahip çık.

www.haydar-isik.com

1 yorum:

  1. bu kadar yazsmıssın sacma sapan ..en sonda da dersim halkımızın mücadelesi sonucunda kazanılan belediye diye de bitirmişsin..madem devlet tarafından dayatılan sol a mahkum olmus dersimlilerde neden ibrahim kaypakkaya ve beraberindeki 17 kişi yi katletti bu devlet..onlar da senin ve senden baska da kimsenin söyleyemeceği kadar da zararlı devlet sosyalistleri değilmiydi...senin sölediklerinin yurt severlik le alakası yoktur ve dersimlilerin dillerini yok sayarak yada siyasi tercihlerini eleştrirerek türk milliyetçilerinden farklılığınında olmadığını belirtmem gerek..

    YanıtlaSil